İçindekiler
İmam Şafii’nin bu tür bir görüşü doğrudan ifade edip etmediği konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Böyle görüşler varsa, İslam’ın erken dönemlerindeki cihad anlayışı ve o dönemin şartları çerçevesinde değerlendirilmelidir.
İmam Şafii’nin Cihat Görüşü
İmam Şafii, cihadın yerine göre hem farz-ı ayn (her Müslümanın üzerine borç) hem de farz-ı kifaye (toplumun bir kısmı tarafından yerine getirildiğinde diğerlerinin üzerinden düşen) bir ibadet olduğunu belirtir. Cihad, İslam’ın kitlelere ulaşması ve savunulması için zorunlu bir araç olarak kabul edilir. Bununla birlikte, cihadın ne zaman ve nasıl yapılacağına dair kurallar da belirlenmiştir.
Cihadın amacı, zulmü ortadan kaldırmak ve adaleti sağlamaktır. Cihadın meşru olması için belirli şartların yerine getirilmesi gerektiğini vurgular. Cihad, yalnızca meşru bir sebep ve niyetle yapılmalıdır. [1]Bkz. İmam Şafii, el- Ümm 4/171-175
İmam Şafii’nin Cihad Anlayışının Temel Unsurları:
- Niyet: İmam Şafii, cihadın Allah rızası için yapılması gerektiğini vurgular. Savaşın amacı maddi kazanç veya dünyalık menfaat olmamalıdır.
- Savunma: İslam devletine veya Müslümanlara bir saldırı olduğunda, cihad farz-ı ayn olur, yani her Müslüman bu saldırıya karşı koymak zorundadır.
- Tebliğ Görevi: İmam Şafii, İslam’ın evrensel bir din olarak hitap ettiği topluluklara ulaşması ve yayılması için cihadın meşru olduğunu kabul eder. Ancak bu, masumlara zarar vermekten kaçınarak ve adaletle yapılmalıdır.
İmam Şafii’nin (rahimehullah) bu konudaki görüşü, İslam’ın yayılmasının ve korunmasının bir devletin sorumluluğu olduğunu ifade eder. Bu, İslam’ın erken dönemlerinde, Müslümanların savunma ve genişleme amacıyla sıkça savaş yaptığı bir dönemde ortaya konmuş bir görüş olabilir. Ancak bu görüşün belirli bir tarihsel ve coğrafi bağlama dayandığı unutulmamalıdır.
İslam’ın Evrensel Cihat Anlayışı
İslam’da cihat, sadece silahlı mücadeleyi değil, aynı zamanda barışçıl yöntemlerle İslam’ın yayılmasını da içerir. Kuran’da ve Sünnette cihadın amacı, zulmü ortadan kaldırmak ve adaleti tesis etmektir. Savaş yoluyla cihat, İslam’da sadece zorunlu hallerde başvurulan bir yöntemdir ve barış her zaman tercih edilmesi gereken bir yoldur.
Kuran’da birçok ayet, barışı teşvik eder ve zulmün olmadığı yerlerde barış yapılmasını önerir:
“Size savaş açanlara karşı Allah yolunda savaşın, fakat aşırı gitmeyin. Şüphesiz ki Allah, aşırı gidenleri sevmez.” (Bakara Suresi, 190)
“Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, sen de yanaş ve Allah’a güven. Çünkü O, hakkıyla işitendir, bilendir.” (Enfal Suresi, 61)
Bu ayetler, savaşın ancak zorunlu hallerde ve savunma amacıyla yapılması gerektiğini ve barışın tercih edilmesi gereken bir yol olduğunu vurgular.
İslam’ın getirmiş olduğu cihat anlayışına zahiren zıt gibi görünen bu tür görüşler genellikle belirli bir dönemdeki siyasi ve askeri koşullara ve bunlar üzerine bina edilen hükümlere dayanır. Bütün zamanlar için geçerli olan bir ilke olarak alınmamalıdır. O dönemlerde, devletler ve topluluklar arasındaki ilişkilerin merkezinde belirleyici olarak rol oynayan olgunun savaş olduğu, dünya üzerinde hayatta kalıp, söz sahibi olabilmenin caydırıcı bir ordu gücü ile tesis edildiği yadsınamaz bir gerçektir. O Dönemlerde hukuk adına ortaya konan prensipler bu realiteler ışığında ortaya konmuş ve uygulanmıştır.
Dipnotlar
⇡1 | Bkz. İmam Şafii, el- Ümm 4/171-175 |
---|