Soru Detayı: Bir Müslüman erkekle deist bir kadın neden evlenemez? Birleştirici olduğu söylenen İslam’ın, seven insanları ayırması manasına gelmez mi? Kadın, dinleri araştırmış ama henüz içinde bir şey hissetmediği için dine girmiyor. Bu kadar gayreti göz önünde bulundurulmadan neden evliliğine mani olunuyor?
Değerli kardeşimiz,
Her sistem, kendisini kabul edenler için bir mana ifade eder. Kendisini kabul etmeyenler için bağlayıcı değildir. İslam’a tabi olan, onun prensiplerini kabul eden biri, hayatının her safhasında onu canlı olarak yaşar ya da en azından kabul eder. Eğer insan İslam’ı kabul etmiyor, onun prensiplerini benimsemiyorsa, İslam onun için bir zorlamada bulunmaz. Bu dünya itibariyle onu hür bırakır.
Buradan hareketle, eğer bir kadın deistse, onun dinin bağlayıcılığına dair soru sorması zaten gereksizdir. Onu seven erkek Müslümansa, onun dinin prensiplerini göz önünde bulundurması gerekir. Neticede din bir sistemdir. Sisteme girince onu bütünüyle kabul etmek gerekir. Aksi takdirde insan, ruhundaki disiplini bozmuş olur ve sistemi de bozar. Çok basit bir işyerinde çalışan bir insanın bile uyması gereken prensipler bütünlüğü vardır. Bazı durumlarda bunlardan bir tanesine bile uymadığında işten atılabilir. İslam, insanı kolay kolay dışarı atmaz. Ancak kendi bütünlüğünün de korunmasını ister. Çünkü İslam, hem dünyayı hem de ötesini düzenleyen bir hayat sistemidir.
Müslüman olan erkek, dinin prensiplerini tanımıyor ve itiraz ediyorsa, böyle birinin de zaten “din neden böyle bir şeye izin vermiyor” demesinin bir manası yoktur. Onun temel meselesi, dinin böyle bir evlenmeye mani olmasından ziyade, dinin kendisini kabul edip etmemektir.
Her dinin kendi içinde bütünlüğü vardır. İslam prensiplerinin bütünlüğü içinde, evlenen insanların aynı dinden veya en azından kadının ehl-i kitap (yahudi hıristiyan) olması gerekir. Bu prensibin kendine ait mantığı ve hikmetleri vardır. Aile ve toplum açısından bakıldığında, evliliğin asgari olarak bu şekilde olmasında zaruret olduğu ortaya çıkar.
Sadece din birliğini şart koşmuyor dinimiz, aynı zamanda denklik şartını da koşuyor. Evlenecek erkekle kadının yaş, kültür, zenginlik ve soy denkliğini de göz önünde bulunduruyor. İki taraf, bu denklik mevzularında anlaşabiliyorsa ne alâ, anlaşamıyorlarsa evlenmelerini dinimiz mahzurlu görüyor.
İnsan eğer dini, kendi üstünde ve hayatını tanzim eden bir otorite olarak kabul ediyorsa, dini kendi istediklerine uymuyor diye eleştirmez, kendini dine göre ayarlamaya çalışır. Dini bir otorite olarak kabul etmiyorsa, zaten baştan mesele kapanmış demektir.
Dini kabul etmek için onu hissetmek şart değildir ve hatta bazen bunu beklemek için hayat yetmeyebilir. Bazı hisler, işin içine girdikçe ve uyguladıkça oluşur ve oturur. Deist biri bu kadar araştırmış da hissetmemişse, onun yapması gereken tek şey kalmıştır: Hissetmediği şeyin tecrübesini içeride yaşamak.
Selametle kalınız.