Melekler gibi cinler ve şeytanlar da beşere ait zahiri duyu organlarıyla algılanamayan, varlığı gerek Kur’an’da gerekse hadislerde açık bir biçimde haber verilen varlıklardır. Bu itibarla onların varlığını inkar etmek, anlamları gayet açık olan ayet ve hadisleri inkar anlamına gelir.
Madde ve fizik ötesi varlıklardan biri de ‘cin’lerdir. Cin, kelime olarak ‘örtülü ve kapalı’ anlamlarını ifade eder. Istılahi manası ise şöyledir: Muhtelif şekillere girebilen, kendilerinden acip (insanlar açısından olağanüstü bulunan) fiillerin zuhur ettiği, ateşten yaratılmış latif cisimlerdir.
Onların insanlar gibi, hem mü’min olanı hem de kafir olanı vardır. Kur’an-ı Kerim’de, yaratılışlarının söz konusu edildiği yerde, cinler ve insanlar birlikte ele alınmıştır. Mesela, bir ayette şöyle denir:
“Allah insanı pişmiş bir çamurdan yarattı. Cinni de halis bir ateşten (maric bir nardan) yarattı.” (Rahman suresi, 55/14-15).
Bu ayetteki ‘halis ateş’ veya ‘ateşin özü’ olarak tercüme edebileceğimiz (min mâricin min nâr) ifadesinden hareketle cinler, bir çeşit ateşten yaratılmıştır ama; bu ateş ne bir şua, ne parıldayıp yanan bir ateş ne de sadece kömür gibi siyah bir dumandır.
Bu ateş, maddenin esaslarından olup etrafa şerareler saçan bir ateştir. İşte cinler böyle bir ateşten yaratılmışlardır. Sorumlulukları açısından insanlarla olan benzerliklerine gelince: Cinler de aynen insanlar gibi kulluk için yaratılmışlardır. Nitekim bir ayette Allah (c.c.) “Ben cinleri ve insanları bana kulluk etsinler diye yarattım.“ (Zariyat suresi, 51/56.) buyurmaktadır[1] Burada cinlerin insanlardan önce zikredilmesini, onların insanlardan önce yaratıldığının bir işareti olarak değerlendirebiliriz. ve yine cinler de insanlar gibi Allah’a muhatap olan iradeli varlıklardır.
Onlara da emir ve yasakları ihtiva eden ilahi mesajlar gelmiştir, dolayısıyla onlar da, bu mesajlarla sorumludurlar. Rahman suresinde, gerek “ey cin ve ins topluluğu … ” (Rahman suresi, 55/33. Keza bkz. En’am suresi, 6/130) şeklindeki ifadeyle, ilahi hitaba birlikte muhatap edilmeleri, gerekse “O halde Rabbinizin hangi nimetini yok sayabilirsiniz“ (Rahman suresi, 55/34) ayetleriyle sorumluluklarının birlikte hatırlatılması, bu hususu yeterince aydınlatıcı mahiyettedir.
Cinler gaybı bilmezler. Onların gaybı bilmediklerini Kur’an, -emri altında çalıştıkları Hz. Süleyman’ın (aleyhissalatu vesselam) vefatından söz açtığı- bir ayetinde şöyle beyan eder:
“Süleyman’ın ölümüne hükmettiğimizde (onlar onun ölümünü fark etmemişlerdi), onun ölümünü onlara, ancak (dayandığı) asasını yiyen bir ağaç kurdu fark ettirdi. O ölmüş olarak yere düşünce, ortaya çıktı ki, cinler gaybı bilmiş olsalardı kendilerini küçük düşüren bir azap içinde kalmaya devam etmezlerdi.” (Sebe’ suresi, 34/14)[2]Bu ayetten, vefat eden Hz. Süleyman’ın naaşının bir süre asasına dayanarak ayakta kaldığı anlaşılmaktadır. Cinler, çeşitli işlerde istihdam edilmek üzere Hz. … Okumaya devam et
Cinlerle alakalı son olarak vurgulanması gereken bir husus da şudur: Cinler bizim görüş alanımızda bulunan varlıklar değillerdir. Şu halde bizim onları asıl mahiyetleriyle görmemiz mümkün değildir. Bizler tarafından görülen, onların temessül etmiş (yani bizim algılayabileceğimiz bir boyuta girmiş) şekilleridir.
Cinler, insan suretinde görünebildikleri gibi diğer canlılar şeklinde de temessül etme kabiliyetine sahiptirler. Nitekim Peygamber Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem), muhtelif hadislerinde -evlerde görülen yılanlara işaretle- ilk önce “Cin isen dışarı çık!” denilmesini tavsiye etmesi, eğer çıkmazsa, bunun üzerine öldürülmelerini emretmesi (Müslim, selam 139; Ebû Davud, edeb 174) bu gerçeğe ışık tutan bir delildir.
Hikmet.net
Dipnotlar
⇡1 | Burada cinlerin insanlardan önce zikredilmesini, onların insanlardan önce yaratıldığının bir işareti olarak değerlendirebiliriz. |
---|---|
⇡2 | Bu ayetten, vefat eden Hz. Süleyman’ın naaşının bir süre asasına dayanarak ayakta kaldığı anlaşılmaktadır. Cinler, çeşitli işlerde istihdam edilmek üzere Hz. Süleyman’ın emrine verilmişti. Bu ayette geçen ‘küçük düşüren azap’ ifadesinden onların, bu istihdamı kendilerine layık görmeyen inkarcı cinler olduğunu söyleyebiliriz. Bu cinler, Hz. Süleyman’ın ölümünü anlamadıkları için, -o hayattaymış gibi- istemedikleri işlerine bir süre daha devam etmişlerdi. |