Çocuğun Doğumundan Önceki Tedbirler
a) Tohumun Temiz Olması
Tohumun temiz bir zemine bırakılması, sonra da bırakıldığı yerde gelişirken temiz bir hava ile havalandırılması, temiz şualarla şualandırılması, temiz su ile sulanması ve tımar edilmesi yetiştirilmek istenen neslin kaliteli yetişmesi bakımından çok önemlidir. Bu mülâhazayı teyid sadedinde Buhari ve Müslim’in, Rasûlü Ekrem’den (sallallahu aleyhi ve sellem) naklettikleri şu hadis başlı başına bir önem arz eder: “Şaki, daha anasının karnında talihsizdir; said, anasının karnında da talihlidir.“[1]et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat 3/107, 8/323. Yakın ifadeler için bkz.: İbn Mâce,
mukaddime 7.
Evet, çocuğun, daha anne karnında iken said ya da şaki olduğu hükmü ifade edileceği âna kadar her türlü tedbir alınmalıdır. Yavrunun sperm ve yumurta buluşması anından itibaren gıdası, annesinin davranışları; anne ve babanın daha önceki ve daha sonraki tavırları da onun şaki ve said yazılmasında önemli vesilelerdir.
Şurası çok iyi bilinmelidir ki, bizim irade ve davranışlarımız hesaba katılmadan hiçbir takdir söz konusu değildir. Bizim nasıl hareket edeceğimiz, nasıl adım atacağımız, bu adımların neleri tevlit edeceği Yüce Yaratıcı tarafından bilinmiş ve iradelerimiz de hesaba katılarak her şey ona göre programlanmıştır. Nice çocuklar vardır ki, neş’et ettikleri ortam ve müsebbipleri açısından dünyaya geldikleri andan itibaren talihsizdirler. Ancak, Allah’ın (cc) kendi lütfu ve atâsıyla onların hâlini saadete çevirmesi istisnâî bir durum teşkil eder.
Evet her şey daha tohumun atıldığı andan itibaren başlar. O yumurta iken şaki veya saidse, bundan haram bir lokmanın, anne-babanın fücûrunun tesiri küçümsenemez. Tohum besmelesiz atılmışsa, ondan hayırlı bir semerenin meydana gelmesi Allah’ın lütfuna kalmıştır. Eğri bir teşebbüsten doğru sonuç elde etmek muhal olmasa da çok zordur. Mümkün değildir demiyoruz; zira, Ebu Cehil’den dahi İkrime gibi birisi meydana geldiğine göre, yaşantısı çok menfi olan ailelerden bile bazen inançlı insanlar çıkabilir.
Ayrıca
“Sizi bir tek candan (Âdem’den) halkeden, ondan da yanında huzura eresiniz diye eşini (Havva’yı) yaratan O’dur. (Âdem) Eşi ile (birleşince) o hafif bir yük yükleniverdi (hamile kaldı). Onu bir müddet taşıyıp da hamileliği ağırlaşınca, Allah’a: Andolsun bize (salih) kusursuz bir çocuk verirsen, sana ziyadesiyle şükrederiz, diye dua ettiler.” (A’raf, 7/189).
âyeti bir yandan doğum öncesi anne-babanın bir kısım arzu ve isteklerinin olabileceğini ortaya koyarken diğer yandan da onların Allah’a (cc) teveccüh edip salih evlât istemeleri gerektiğine irşad ediyor.
b) Lokmanın Helâl Olması
Anne-babanın vazifelerinden biri de kendi rızıklarına dikkat etmeleri gerektiği gibi çocuklarına da hoş, tayyib, helâl bir rızık yedirmeleridir. Bir Müslümanın aile efradına haram ya da şüpheli şey yedirmesi söz konusu ise, o kimsenin evlenmesinin haram ya da mekruh olduğunu —itiraz yanı açık— hatırlatmıştık. Evet bir kimsenin başkasına haram yedirmeye hakkı yoktur.
Bu itibarla, bakım ve görümüyle sorumlu bulunduğumuz çocuklarımıza ve diğer aile fertlerine hoş ve tayyib nesnelerden yedirme mecburiyetindeyiz. ‘Umum-i belva’ diyerek haram veya şüpheli şeyler yediremeyiz. Zaman değişse, asır başkalaşsa herkes gayr-i meşrû yollarda bulunsa da biz yediremeyiz. Aslında, yanlış yollarla elde ettiğimiz kazanç da, o kazançla beslenen çocuklarımız da, cehennem zakkumu gibi bir gün mutlaka bizim başımızı ağrıtır, belki de kan kusturur.
Daha önceki vazifelerimizi yapmış isek dünyaya gelen, her yeni misafirin belli ölçüde şekavetlere kapalı bir said (saadete namzet) olduğunu bekleyebiliriz. Ama, yediğimiz haram, içtiğimiz haram, giydiğimiz haram ve hayatımız haramlarla iç içe ise, çocuğun saadet ihtimalini yok etmişiz demektir.
Evet, haram yiyor, haram içiyor, haramla besleniyorsak, ruh dünyamızı şeytana açık tutuyor sayılırız. “Şeytan insanın damarlarında kanın hareketiyle hareket eder.“[2]Buhârî, i’tikâf 11, 12, bed’ü’l-halk 11, edeb 121, ahkâm 21; Müslim, selâm 23, 24. fehvasınca o, insanın kan damarlarında dolaşır. Alyuvarlarına, akyuvarlarına biner. Dolayısıyla nesle de nesebe de şerârelerini bulaştırır.
Bu açıdan ta baştan itibaren, çocuğun bakımı-görümü, yiyeceği, içeceği, giyeceği her şey dinin meşrû kıldığı daire içinde kalınarak yerine getirilmeli, haram yedirilmemeli, haram içirilmemeli ve haram giydirilmemelidir.
Hadislerde gördüğümüz kadarıyla, Allah’ın (cc) Kâbe’sini tavaf ederken, sırtında haramdan elde edilmiş elbise, içinde haram lokma bulunan bir insan, “Lebbeyk Allahümme lebbeyk” derken —ki bu cümle hac esnasında ve ihramda bulunulduğu müddetçe insanın söyleyeceği mukaddes kelimelerdendir— Allah (cc), ona “La lebbeyke ve la sa’deyk” diyecektir.[3]el-Bezzâr, el-Müsned 15/221; et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat 5/251. Bunu, “Lebbeyk de sa’deyk de senin olsun” şeklinde anlayabiliriz.
Onun için bir elbisenin ipliğinin bile haram ve şüpheli olmamasına dikkat etmeli, bilmeyerek olanından da Allah’a (cc) sığınmalıyız ve gönlümüz her zaman tir tir titremelidir. Kat’iyen bilmeliyiz ki, ektiğimiz her tohum ya zakkum olup başkalarını zehirleyecek ya da kökü yerin derinliklerinde, dalları semaları tutan mübarek bir ağaç gibi meyveleriyle, gölgesiyle, dallarıyla, yapraklarıyla insanlığa, hatta daha başkalarına nesiller boyu hizmet edecek; insanın mutluluğuna ve yeryüzünün imarına katkıda bulunacaktır.
Kaynak: Çekirdekten Çınara.
Dipnotlar