Cenab-ı Hak, Kur’an’da şöyle buyurur:
وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ …وَلاَ يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلاَّ لِبُعُولَتِهِنَّ أَوْ آبَائِهِنَّ … أَوْ نِسَائِهِنَّ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ
Mümin kadınlara söyle ki… Zinet takılan yerlerini kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, üvey oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları, ellerinin altında bulunanlar (köleler) …dışında kimseye göstermesinler. (Nur, 24/31)
Ayette zikredilen “kadınları” ifadesi üzerinde fıkıhçılarımız ve müfessirlerimiz düşünmüş ve bu kelimeden maksadın, Müslüman kadınlar olduğu, böylelikle müşriklerin, Hıristiyanların, Yahudilerin vs. dışarıda kaldığı konusunda hemen hemen ittifak etmişlerdir. Buna göre Müslüman kadınlar, zinet yerlerini mümin olmayan kadınlara yani, Hıristiyanlara, Yahudilere, putperestlere, hiçbir dine inanmayanlara vs. gösteremezler. Bu hükmün sebebi olarak İbni Abbas Hazretlerinden rivayetle şu husus gösterilmiştir: “Müslüman olmayan kadınlar, Müslüman kadınlarda gördükleri zinet mahallerini, zinet eşyalarını ve güzelliklerini kocalarına ya da diğer erkeklere anlatırlar, böylece o erkekler Müslüman kadınların zinet mahallerine bakmış gibi olurlar.” Tabî ki, böyle bir hayalî bakışın ardından helal olmayan intiba ve çağrışımlar zuhur eder. Bu çağrışımlar da, özellikle Müslümanlarla Müslüman olmayanların karışık yaşadığı bir toplumda istenmeyen hallerin meydana gelmesine sebep olur.
Burada “Her gayrimüslim kadın Müslüman kadınlarda gördüğünü gidip de kocasına anlatır mı?” şeklinde bir soru kafamıza takılabilir. Bu soruya şöyle cevap verebiliriz: Mahremiyet duygularımız ve prensiplerimiz aynı olmadığı için bir yabancı kadının çok rahatlıkla gidip kocasına Müslüman kadınlarda gördüklerini anlatabilecekleri ihtimali büyüktür. İşte bu büyük ihtimale karşı, bir tedbir olarak (sedd-i zerâi’ prensibi de denebilir) Müslüman kadınların dikkatli olmaları istenmiş ve bir yabancı erkeğin görmesi haram olan yerlerini Müslüman olmayan kadınlara da göstermemeleri emredilmiştir.
Hatta İbni Cüreyc, Mekhul ve Ubâde bin Nesi gibi zatlar, bir Müslüman kadının, gayrimüslim bir kadını öpmesini bile mahzurlu görmüşlerdir.
Burada şu husus da akla gelebilir: Müslüman kadınlar arasında da pek âlâ, kadınlarda gördüklerini kocalarına anlatacaklar çıkabilir/çıkmaktadır. Evet, bu mümkündür. Fakat dinimiz bu konuda da tedbirli olunmasını istemiştir. Şöyle ki, Müslüman olmayan kadınlara takınılan tavrın, aynen Müslüman olup da iffet konusunda hassas olmayan, sere serpe gezen, bol bol dedi kodu yapan kadınlara karşı da takınılması gerekir. Zira hükmün sebebi olan “erkeklere anlatma” meselesi, Müslüman kadınlar arasında da vaki olabilir/olmaktadır.
Esasen Müslüman kadınların birbirlerine karşı da hassas olmaları gerekmektedir. Bu hususu zikrederken Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: “Bir kadın bir kadına mübaşerette bulunmasın (avret yerine dokunmasın, bakmasın). Sonra gider bunu kocasına anlatır da, kocası o kadına bakmış gibi olur” Müslüman kadınlarda durum bu ise, gayr-i müslim kadınlarda ve iffet, mahremiyet konusunda hassas olmayan Müslüman bayanlarda meselenin ne kadar nazik olduğu izahtan varestedir.
Bu hassasiyettendir ki, Hazreti Ömer Efendimiz (r.a.), vali Ebû Ubeyde bin Cerrah’a mektup yazarak, ehl-i kitap kadınların Müslüman kadınlarla beraber aynı hamamda yıkandıklarını duyduğunu, onları bundan menetmesini bildirmiş, Ebû Ubeyde de (r.a.) “Kim yüzünü ağartmak (yıkamak) gibi bir maksatla da olsa, özürsüz olarak hamama girerse, Allah yüzlerin ağardığı gün onun yüzünü karartsın” diye şiddetli bir ikazda bulunmuştur.
Burada bir Müslüman kadının, Müslüman olmayan ya da Müslüman olup da ahlaken zayıf bulunan kadınlara göstermemeleri gereken yerlerini ayrı ayrı zikre gerek duymuyor ve kısaca yabancı bir erkeğe gösterilmesi haram olan yerler diyoruz.
Hatırda tutulması gereken bir hususu daha arz edelim. Müslüman olmayan kadınlara karşı tedbir alınacak husus sadece tesettür meselesidir. Onlarla bir arada yalnız kalmada, onlarla karşılıklı konuşup vakit geçirmede mahzur yoktur. Bu konularda onları birer erkek gibi görmek gerekmez.
Bugün dünyanın bir köy haline gelmesiyle beraber, Müslüman kadınlar gayrimüslim pek çok kadınla karşılaşıyor ve onlarla beraber bulunmak zorunda kalıyorlar. Dolayısıyla ayette bahsedilen hususu uygulamak büyük bir hassasiyet kazanmış bulunuyor. Evet, bize düşen hassasiyettir.
Bununla beraber, güvenilen kadınların, beraber yaşanıp da kendilerine itimad edilen gayrimüslim bayanların yanında -tamamen açılmamak, tedbiri elden bırakmamak ve beraberliklerini bir ideale bağlamak şartıyla- biraz daha rahata hareket edilebilir. Çünkü bunda zaruret vardır. Aksi takdirde hayat çok zorlaşacaktır. Özellikle aynı evde kalan bayan öğrencilerin durumu düşünüldüğünde, Müslüman kızların, Müslüman olmayan bayanlar yanında devamlı kapalı kalmaları, hem kendilerine zor olacak hem de gayrimüslim kızların işkillenmelerine, soğumalarına ve önyargılarına sebebiyet verecektir.
Kaynak: Kadın ve Aile İlmihali