Hz. Azrail’in bir ferd olmasının, bütün ruhları kabzetmesine mâni bir yanı yoktur. Bulunduğu yerden bir şua gibi aksederek, istediği yere elini uzatabilir ve istenilen tasarrufta bulunabilir. Ona, ne mesafelerin uzaklığı, ne de münasebet kurduğu şahısların çokluğu mani olamaz. Güneşin bir tek şey olmasına rağmen, kendisine bağrını açan ayinelerin kabiliyetlerine göre, her yerde görülüp hissedildiği ve tesirine şahid olunduğu gibi, tamamen nur ve nûrânî olan melekler, evleviyetle her yerde görünebilir ve icraatta bulunabilirler.. hayat üfleyebilir ve ruhları kabzedebilirler.
Kaldı ki, can alan ve ruhları kabzeden haddizatında Allah’dır (cc). Azrail’e (as) gelince, Hakk’ın her işinde bir kısım nezâretçi ve alkışçıları olduğu gibi, ruhların kabzedilmesi işinde de o, bir nezâretçi ve alkışçıdır. Her yerde hazır ve nazır olan Yaratıcı, akla, hayale gelmez ve hesap altına girmez pekçok işi birden yaptığı gibi, milyarlarca varlığı aynı anda hem var hem de yok edebilir. İşte bu baş döndürücü kudret ve bütün eşyayı her an görüp bilen sonsuz ilimdir ki bazıları akıldan uzak görseler bile kâinatın zerreleri adedince işleri bir arada şaşırmadan görebilir ve her yerde ölenlerin ruhlarını da kabzedebilir.
Ayrıca, ruhları kabzetme işini ister Yüce Yaratıcı, isterse Azrail (as) yapsın; her ruhu kabzedilecek zat, vadesi dolunca ona teveccüh eder ve ruhu kabzedilir. Bir fikir verebilmek için şöyle bir misal arzedebiliriz. Mesela: Aynı frekansda çalışan binlerce radyo gibi alıcılar düşünelim; bunların çalıştığı frekansda gönderme yapan bir ‘göndermeç’ düğmesine dokunulduğu an, hepsine bir sinyal ve olursa mors alfabesinden bazı harfler duyulmağa başlar. Aynen onun gibi, acz, fakr ve ihtiyaç çehreleriyle, güçlü ve müstağni bir kapıya yüzleri dönük bulunan mahlukat, vade ve müddet bitimi düğmesiyle, hayat üfleyen ve hayat kabzeden Zat’a karşı ne zaman açılırsa, ya oldurucu veya öldürücü sinyalleri ruhunda duymaya başlar. Âciz beşer, bir telsiz şarteli veya bir bilgisayar tuşlarıyla, kilometrelerce ötedeki cihazlarla oynayabilirse, neden bizim kayıtlı bulunduğumuz kusur ve noksanlıklardan uzak olan Zat, bir anda, canlı makinalardan ibaret olan insan ruhuyla münasebet kurmasın, istediği zaman onun ruhunu alıp ve istediği zaman da devam ettiremesin?
Ruhların kabzedilmesi hususunda farklı mütalalar vardır:
- Her canlıya hayatı veren Allah’tır (cc). Hayatı alan da yine O’dur. Buna göre Azrail’in (as) vazifesi sadece bu muhteşem icraata nezâret ve bu icraatı alkışlamaktır.
- Allah’ın emri ve izniyle her ruhu Azrail’in (as) kabzetmesidir ki, bir ferdin tek başına bu kadar şeyi yapmasının mümkün olacağına dair bir kısım misaller vererek meseleyi daha önce aydınlatmaya çalışmıştık..
- Kâinat çapında cereyan eden bütün işlere, bir temsilci başkanlığı altında pek çok melek nezâret ettiği gibi, ruhların kabzedilmesi vazifesinde de, Hz. Azrail’e (as) yardımcı olacak birçok melâike vardır ve bunlar sınıf sınıftırlar. Bir kısmı incitmeden, telaşlandırmadan, usulcacık kabzediciler; bir diğer sınıf ise, aldıkları ruhu bulutlar gibi semalarda yüzerek Yüceler Yücesine ulaştırıcıdırlar ki, Kur’an bu sınıfların hepsine işaret eder. ‘O yerinden koparan ve derinden daldırıp çekenlere ve usulcacık çekip alanlara ve yüzüp yüzüp gidenlere kasem olsun.’ (Nâziat, 79/1-3)
Bu itibarla, ruhu kabzedilecek her ferde, ayrı ayrı gönderilecek pek çok melek vardır ve bunların hepsi Hz. Azrail’in (as) kumandası altındadır. O, Allah’ın (cc) emriyle, iyi ve kötü ruhlara göre değişik melekler gönderir ve ruhları kabzettirir.
Netice olarak diyebiliriz ki, tereddüte düşüp de ‘Azrail bir tek olduğu halde bunca ruhu nasıl kabzediyor?’ sorusuna sebebiyet veren, evvela bir anlayış inhirafıdır. Oysa ki, yukarıdaki misallerden de anlaşıldığı üzere, melek ne yaradılışı itibariyle, ne de mahiyetiyle asla insana benzememekte; insana benzemediği gibi, icraat itibariyle de tamamen ondan farklı bir durum arzetmektedir. O, tıpkı insan ruhu gibi temessül eder, bir anda pek çok yerde bulunabilir ve pek çok şeyle münasebet kurabilir. Günümüzde bir hayli yaygınlaşmış bulunan medyumluk, ruh çağırma ve görünmeyen varlıklarla münasebet kurma, hatta ispirtizma ve manyetizma gibi şeyler, fizik kanunlarını aşan ve onların ötesinde akıl almaz işler gören pek çok şuurlu ve müşahhas kanunların mevcudiyeti mevzuunda kanaat-ı katiyye verecek mahiyettedir. Binaenaleyh bu kabil varlıkların benzerleri olan melâike, bunların kat kat üstünde vazife görebilir ve tasarrufta bulunabilir. Hele hele, ruhların kabzedilmesi gibi bir vazifede, her canlı, hayat müddetinin bitimiyle bu vazifelilerle aynı frekansa girerse… Bir de mükelleflerin bir tane değil de, sayılmayacak kadar çok olduğunu ve her vefat edecek zata gidebilecek bir meleğin mevcudiyetini düşünürsek, tereddüte sebebiyet verecek bir hususun kalmadığını görürüz. Yine de herşeyin doğrusunu ancak Cenab-ı Hakk bilir…
Kaynak: Varlığın Metafizin Boyutu