Değerli kardeşimiz,
İslam’da kader vardır ama ‘kadercilik’ yoktur. Kader, bazılarının zannettiği gibi kulun kendisini olayların akışına salmayı ve de kulluk ve tedbiri lüzumsuz görmeyi gerektirmez. Kadere iman, mümin olmanın şartlarındandır fakat onu bir delil olarak ileri sürüp yapılması gerekeni terk etmek doğru değildir.
Bu cümleden olarak, bir insanın, günah işleyip sonra ‘Kaderim bu imiş.’ demesi doğru olmadığı gibi, kadere dayanarak sebeplere tevessülü terk etmesi de doğru değildir, çünkü kaderinde ne olduğu o insanın meçhulüdür.
Bu itibarla insanlar işlerini ne meydana gelmeden önce ne de meydana geldikten sonra kadere dayandırarak mes’uliyetten kurtulamazlar. Her şeyde Allah’ın kaza ve kaderinin bir hakimiyeti vardır, ancak şu da bilinmelidir ki, kulların ihtiyari fiilleriyle ilgili kaza ve kaderin cereyan etmesi için, kendi amelleri vasıta kılınmıştır. Bu itibarla kendi istek ve arzumuzla yaptığımız bir işi, kadere isnat ederek kendimizi mes’uliyetten uzak tutmamız, İslami bir kader anlayışı değildir ve de böyle bir yaklaşımın, İslam’ın şer’i teklifleriyle bağdaşması mümkün olmaz.
Selametle kalın.