Burada iki ihtimal vardır. Kadının tasadduk etmek istediği mal veya para ya kendisinindir ya da kocasına aittir. Kadın kendi mülkiyetinde olan mallarından istediği gibi tasarrufta bulunabilir. Yani hibe eder, tasaddukta bulunur, borç verir, ariyet olarak verir, kiralar vs. Bu konuda kocasından izin almak zorunda değildir çünkü kadın da erkek gibi tam eda ehliyetine sahip olup, mülkiyetinde bulunan mallarını meşru daire içinde kalmak şartıyla dilediği gibi kullanabilir.
Ancak bazı hadislerde kadının efendisinden izin almadan kendi malından da tasaddukta bulunamayacağı ifade edilmiştir. Mesela Ebû Dâvud’da geçen bir hadis-i şerif şöyledir: لَا يَجُوزُ لِلْمَرْأَةِ عَطِيَّةٌ في مَالِهَا إِذَا مَلَكَ زَوْجُهَا عِصْمَتَهَا “Koca, kadının ismetine (nikâhına) sahipse, kadının kendi malında da tasarrufu câiz olmaz” (Ebû Dâvud, büyû 86; Nesâî, zekât 58). Aynı şekilde Kâ’b b. Mâlik’in hanımı Allah Resûlü’ne (sallallahu aleyhi ve sellem) gelerek kendisine ait olan bir mücevheri tasadduk etmek istediğinde Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ona: “Kadının kendi malından (da olsa) bağışı kocasının izni olmadan câiz değildir. Acaba sen Kâ’b’den izin aldın mı?” diye sormuştur.
Her ne kadar bu hadislerde kendi malından tasaddukta bulunmak isteyen kadının kocasından izin alması mecbur gibi görünse de konuyla ilgili âyetleri ve daha başka hadisleri değerlendiren âlimlerin çoğu meseleye bütüncül bakmışlar ve kadın için böyle bir zorunluluk olmadığını ifade etmişlerdir.[1]Dört mezhep imamından İmam Mâlik’in bu konuda farklı bir ictihadı vardır. Ona göre kadın, kocasından izinsiz malik olduğu malın ancak üçte birisinde tasarrufta bulunabilir. Üçte … Okumaya devam et Mesela onların bu hükme varırken istidlal ettikleri bir hadise göre Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir bayram günü erkeklere vaaz u nasihatte bulunduktan sonra kadınlar bölümüne geçmiş ve aynı şekilde onlara da vaaz edip bazı hatırlatmalarda bulunmuş, onları tasaddukta bulunmaya çağırmıştır. Bunun üzerine kadınlar kocalarına gidip izin almaksızın küpe ve yüzük gibi takılarını çıkarıp vermişlerdir. (Buhârî, îydeyn 7; Müslim, îydeyn 4; Ebû Dâvud, salât 248.)
Bununla birlikte ulema, kadının kendi malından sadaka verirken kocasından izin alması gerektiğini ifade eden hadisleri de değerlendirmiş, onlar için de uygun bir mahmil bulmuştur. Buna göre söz konusu hadislerin müstehaplık ifade ettiğini ve kadına daha güzel, daha faziletli, edebe ve hüsn-ü muaşerete daha uygun bir yol gösterdiğini söylemişlerdir.[2]Âzimâbâdî, Avnu’l-Ma’bud, 9/336; Aynî, Umdetu’l-Kârî, 4/8. Yani kadın her ne kadar kendi malından tasarrufta bulunurken kocasından izin almak zorunda olmasa da yukarıdaki hadisleri ve bu hadisler hakkındaki fukahanın mülahazalarını düşündüğümüzde, kadının bu konuda kocasıyla meşveret yapması hiç şüphesiz güzel bir davranıştır. Kadının bu konudaki hassasiyeti kocanın da gönlünü alacak ve ailevi huzura katkıda bulunacaktır.
Bizim burada daha çok üzerinde duracağımız husus erkeğin evin ihtiyaçlarını görmek üzere kadına bıraktığı paradan veya evde bulunan mallardan kadının tasaddukta bulunup bulunamayacağı hususudur. Bununla ilgili hadislere baktığımızda kadının kocasının evinden infak edebilmesi için kocanın izninin şart kılındığını görürüz.
Tirmizi’de geçen bir hadis-i şerif şu şekildedir:
“Kadın kocasının evinden, onun izni olmadan infak edemez!” Sahabi sorar: “Ey Allah’ın Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) yiyecek de mi veremez.” Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem): “O, mallarımızın en kıymetlisidir buyurur.” (Tirmizî, zekât 34).
Nesai’de geçen bir rivayet de şu şekildedir:
لاَ يَجُوزُ لاِمْرَأَةٍ عَطِيَّةٌ إِلَّا بِإِذْنِ زَوْجِهَا “Hiçbir kadının, kocanın izni olmaksızın bir atiyye (bahşiş, hediye) vermesi câiz değildir.” (Nesâi, zekât 58.)
Buna göre kocasına ait mallardan sadaka verecek kadının kocasından müsaade alması gerekir. Kadın her zaman ayrı ayrı izin almak yerine bu konuda genel bir izin alma yoluna da gidebilir. Mesela kocası: “Bana ait olan mallardan, dilediğin zaman, dilediğin kimseye, dilediğin kadar verebilirsin.” diyerek kadına genel bir izin verdiğinde, artık kadının her defasında ayrı ayrı izin almasına gerek kalmaz.
Diğer yandan bir erkek karısına, “Benim malımdan hiç kimseye bir kuruş veremezsin.” diyerek ona bu konuda bir yasaklama getirecek olursa artık kadının kocasının malından hiçbir şeyi sadaka vermesi câiz olmaz.
Yukarıda kocanın izni olduğu durumlarda kadının infakta bulunabileceğini, kocanın yasaklaması durumunda ise kadın için infakın câiz olmadığını ifade ettik. Konuyla ilgili diğer bir ihtimal ise kocanın bu konuda hiçbir şey söylemediği durumlardır. İşte bu tür durumlarda âlimlerimiz, örfe göre hareket edileceğini söylemiştir. Yani kocasından açık bir iznin veya yasaklamanın bulunmadığı durumlarda kadın örfe göre çok görülmeyen ve verilmesi âdet olan hediye ve sadakaları verebilir. Bu durumda her ne kadar kocanın sarih bir izni bulunmasa da Nevevî örfe göre bunun da mefhum itibarıyla bir çeşit izin kabul edileceğini ifade etmiştir.[3]Nevevî, el-Minhâc Şerhu Sahih-i Müslim, 7/112.
Fukahanın konuyla ilgili istidlal ettikleri hadis-i şerifler ise şöyledir:
إِذَا أَنْفَقَتِ الْمَرْأَةُ مِنْ بَيْتِ زَوْجِهَا غَيْرَ مُفْسِدَةٍ كَانَ لَهَا أَجْرُهَا وَلَهُ مِثْلُهُ بِمَا اكْتَسَبَ وَلَهَا بِمَا أَنْفَقَتْ “Eğer kadın, evin yiyeceğinden zarar vermeyecek şekilde infak ederse, kadın infâk ettiği için erkek de kazandığı için sevaba kavuşurlar.” (Buhârî, zekât 26; Müslim, zekât 80; Ebû Dâvud, zekât 44.)
Hadisin sonunda kadın ve erkekten birisinin kazandığı sevabın diğerinin sevabını azaltmayacağı da ifade edilmiştir. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) burada kadının infakını anlatırken kocanın izninden bahsetmemiştir.
Esma binti Ebî Bekir’in rivayet ettiği bir diğer hadis ise şu şekildedir.
Hz. Esma bir gün Allah Resûlü’ne (sallallahu aleyhi ve sellem) gelerek: “Ey Allah’ın Peygamberi! Zübeyr’in getirdiğinden başka hiçbir şeyim yok. Onun bu getirdiklerinden sadaka versem bana günah olur mu?” diye sormuş, Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de şöyle cevap vermiştir: اِرْضَخي مَا اسْتَطَعْتِ وَلَا تُوكي فَيُوكِيَ اللّٰهُ عَزَّ وَجَلَّ عَلَيْكِ “Gücün yettiği kadar ver. Kesenin ağzını bağlama yoksa Allah da sana kısarak verir.” (Nesâî, zekât 62; Ebû Dâvud, zekât 46; Müslim, zekât 28.).
Konuyla ilgili diğer bir hadiste ise Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), kadının, kocasının, babasının veya oğlunun izni olmadan sadaka veya hediye olarak verebileceği malı اَلرَّطْبُ kelimesiyle açıklamıştır. (Ebû Dâvud, zekât 44.) Ebû Dâvud bu kelimeden maksadın, sebze ve meyve gibi fazla kalınca bozulan yiyecekler olduğunu söylemiştir. Ancak âlimler bunun sınırını daha da genişleterek kelimenin manasının dayanıksız istihlâk malları olduğunu söylemişler ve pişmiş yemeklerin, sütün, taze meyve ve sebzelerin de bu kategoriye gireceğini ifade etmişlerdir.[4]İbrahim Canan, Kütüb-ü Sitte Tercümesi ve Şerhi, 14/502-503.
Konuyla ilgili rivayetleri değerlendiren Merginânî, Nevevî ve İbn el-Arabî gibi fakihler verilen az sadakaların âdeten memnû ve mahzurlu sayılmadığını ifade etmişlerdir.[5]Mevsuatu’l-Fıkhiyyeti’l-Kuveytiyye, 27/330. Mesela el-Hidâye sahibi Merginânî şöyle demiştir:
“Kadın için kocasının evinden somun ekmeği gibi küçük şeyleri tasadduk etmesinde beis yoktur çünkü bu âdeten yasak değildir.”[6]İbn Hümâm, Fethu’l-Kadîr, 9/292.
Kocanın izni ve örften sonra burada dikkate alınması gereken üçüncü bir husus da kadının kocası hakkındaki kanaatidir. Kadın kocasının bir şey demediği durumlarda âdete uygun hareket ederek sadaka veya hediye verirken kocasının bu duruma rıza göstereceği kanaatinde olmalıdır.[7]Nevevî, el-Minhâc Şerhu Sahih-i Müslim, 7/112.
Hülasa, burada ilk planda bakılması gereken husus kocanın sarih beyanıdır. Koca bu konuda olumlu veya olumsuz bir şey dediğinde artık örfe ve koca hakkındaki kanaate itibar edilmeyerek kocanın bu açık beyanı itibara alınır. İkinci olarak eğer koca bir şey dememişse örf dikkate alınır ve ona göre hareket edilir. Bu konuda oluşmuş bir örf yoksa kadın yine kocasından izinsiz bir mal veremez. Örfe göre hareket edilirken kocanın durumu da nazar-ı itibara alınır. Mesela cimri bir kocaya sahip olan bir kadın, onun kızacağını tahmin ettiği durumlarda ondan habersiz bir mal veremez; ancak kocasının rıza göstereceği kanaatindeyse verebilir. Durum her ne olursa olsun kadın ve erkeğin Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) şu müjde dolu beyanını akıllarından çıkarmamaları gerekir:
“Kadın kocanın evinden bir şey tasadduk ederse kendisi bir ecir, bir o kadar da kocası ve bir o kadar da hizmetçi alır ve hiçbiri diğerinin sevabından bir şey eksiltmez. Koca bu sevâbı o şeyi kazandığı için kadın da hayırda harcadığı (infak) için hak etmiştir.”[8]Ebû Dâvûd, büyû 84; Nesâî, zekât 57.
Kaynak: Kadın ve Aile İlmihali
Dipnotlar
⇡1 | Dört mezhep imamından İmam Mâlik’in bu konuda farklı bir ictihadı vardır. Ona göre kadın, kocasından izinsiz malik olduğu malın ancak üçte birisinde tasarrufta bulunabilir. Üçte biri geçen tasarruflarında ise kocasından izin alması gerekir. |
---|---|
⇡2 | Âzimâbâdî, Avnu’l-Ma’bud, 9/336; Aynî, Umdetu’l-Kârî, 4/8. |
⇡3, ⇡7 | Nevevî, el-Minhâc Şerhu Sahih-i Müslim, 7/112. |
⇡4 | İbrahim Canan, Kütüb-ü Sitte Tercümesi ve Şerhi, 14/502-503. |
⇡5 | Mevsuatu’l-Fıkhiyyeti’l-Kuveytiyye, 27/330. |
⇡6 | İbn Hümâm, Fethu’l-Kadîr, 9/292. |
⇡8 | Ebû Dâvûd, büyû 84; Nesâî, zekât 57. |