Soru Detayı: Bazılarının din kimseye gücünün üstünde yük yüklemez diyerek” dini emirlerde gevşeklik gösterdiklerini görüyoruz. Dinde bir asıl olan bu kaideyi nasıl anlamalıyız?
“Hiçbir insana gücünün üstünde yük yüklenilmez” (Bkz.: Bakara sûresi, 2/286; Talâk sûresi, 65/7) prensibini iyi anlamak lazımdır. Bu prensibi, tembelliğe ve gevşekliğe paravan olarak kullanmak sadece bir aldanmışlık olur.
Cenâb-ı Hakk insanlara neyi emretmiş ve onları neden menetmişse bunların hepsi bu prensip çerçevesi içinde olmuştur. Öyleyse çerçeveyi aşmak kat’iyen doğru değildir.
Diyelim ki, bir insan ayakta namaz kılamıyor. Din, onun oturarak namaz kılmasına cevaz verir. Aynı şahıs oturarak da namaz kılamıyorsa namazını yatarak veya başıyla ima etmek suretiyle eda eder.[1]Bkz.: eş-Şeybânî, el-Mebsût 1/217-218; el-Merğînânî, el-Hidâye 1/77. Keza bir insanın su ile abdest alması mümkün değilse veya suya kavuşmak onun takatini aşıyorsa, o insanın teyemmüm etmesinde hiçbir sakınca yoktur (Bkz.: Nisâ sûresi, 4/43; Mâide sûresi, 5/6). Hatta abdest veya guslünü su ile alsa ve bundan dolayı da zarar görse veya telef olsa, durumuna göre o insan mesul bile olabilir.[2]Bkz.: es-Serahsî, el-Mebsût 1/112; el-Kâsânî, Bedâiu’s-sanâi’ 1/48.
Efendimiz döneminde, bir seriyyede ashabtan biri kafasından yara almıştı. Gusletmesi gerektiğinde arkadaşları ona gusül etmesini söylediler. O da boy abdesti aldı. Hastalığı birden şiddetlendi ve vefat etti. Dönüşte durum Efendimiz (sav)’e anlatılınca Allah Rasûlü, ona bu teklifi yapanlara karşı ciddi şekilde celallendi ve “Arkadaşınızı öldürdünüz” buyurdu (Ebû Dâvûd, tahâret 125; İbn Mâce, tahâret 93; Ahmed İbn Hanbel, el-Müsned, 1/330). Çünkü dinî ölçüler içinde onun gusül abdesti almaması lazımdı. Ve o teyemmümle iktifa etmeliydi.
Görülüyor ki, İslâm hiç kimseye gücünün üstünde bir yük tahmil etmiyor ve herşeyi insan gücüne göre sistemleştiriyor. Hatta, “Zaruretler mahzurlu şeyleri mübah kılar”[3]Fahruddîn er-Râzî, Mefâtîhu’l-ğayb 24/206; es-Sehâvî, el-Makâsıdü’l-hasene s.431; Aliyyülkârî, el-Masnû’ s.121. prensibiyle bu duruma esneklik de kazandırıyor. Ancak zaruretinin çerçevesini de yine bizzat kendisi belirliyor. Durum böyle olunca, şahısların kendi heva ve heveslerine göre zaruret icad etmeleri ve kendi icad ettikleri zarurete binaen bazı emir ve nehiyler karşısında gevşek davranmaları da asla söz konusu değildir. Su-i istimale açık bu türlü durumlarda ferd kanaat-ı vicdaniyesiyle yanlışlıkları aşar.
Kaynak, Fasıldan Fasıla II, “Teklif-i Mâlâ Yutâk” Meselesi
Dipnotlar