Kısaca ifade edecek olursak, devlete verdiğimiz vergi farklıdır, üzerimizde bir nevi fakirlerin hakkı olan malımızın zekâtı farklıdır. Bunun için bizler devlete verdiğimiz vergileri zekât borcumuz yerine sayamayacağımız gibi, ödediğimiz bu vergilerle mallarımıza terettüp eden zekât da düşmez.
Çünkü bu ikisi mahiyet itibariyle birbirinden farklıdır. Zekât vereceğimiz sınıflar Kur’ân’la sabit olmuştur. Fakat devlete verilen vergi bu sınıflara gitmemektedir.. Çünkü devlet bu vergileri kullanırken kendi gerekli gördüğü yerlere sarf etmekte, ayette belirtilen sekiz sınıfı nazar-ı itibara almamaktadır.
Diğer yandan zekât belli bir niyetle ifa edilen başlı başına bir ibadettir. Vergide ise böyle bir niyet yoktur. Ayrıca verginin oranlarıyla zekâtın oranları birbirinden tamamen farklıdır. Dinimizde hangi malımızdan ne şekilde ve ne miktarda zekât vereceğimiz ayrıntısıyla anlatılmıştır.
Ancak devlet aldığı bu paraları zekât olarak alırsa ve bunların dağıtımını yaparken, Kur’ân’da belirtilen sınıfları gözetirse o zaman biz de zekâtımızı devlet eliyle gerekli yerlere ulaştırmış oluruz. Bu uygulama zaten Peygamber Efendimiz zamanında ve daha sonraki devirlerde yerini bulmuştur. Ancak şu anda böyle bir uygulama bulunmamaktadır.
Sonuç olarak devlete verilen vergiler zekât borcundan düşülemez. Mallara terettüp eden zekât, ayrıca verilmelidir.