“Çocukta dinî duygu ve inanç kavramı ne kadar güçlü olursa, o kadar kendini güçlü hisseder.“ (David Hekker)
Son zamanlarda yapılan din psikolojisi araştırmaları, çocuğun ruhen dine yabancı olmadığını, bilâkis onun da kendine göre bir dinî inancının olduğunu ispatlamıştır. Aynı şekilde pedagojik tecrübeler de çocukta büyük bir dinî potansiyelin varlığını ortaya koymuştur.[1]A. Vergote, Çocukta Din, 315.
Çocukların Allah inancı ile karşılaşması çok küçük yaşlarda başlamaktadır. Çocuğun dinî inançlarla karşılaşması kendisine oldukça duygusal bir zenginlik kazandırmaktadır. Bu onun Allah ve din ile ilgili hususları öğrenmek için gösterdiği özel ilgiden daha iyi anlaşılabilir.[2]Kerim Yavuz, Çocukta Dinî Duygu ve Düşüncenin Gelişimi, 27. Yapılan anketler sonucunda çocuğun dine karşı canlı bir ilgi duyduğu, merakla Allah’ı öğrenmek ve anlamak istediği, küçük yaşlardan itibaren dua, namaz gibi dini pratiklere karşı istek duyarak, bir yandan bunları denemeye çalışırken, öte yandan dini konulara karşı sonsuz bir öğrenme özlemi içinde bulunduğu öğrenilmiştir.
Yine yapılan araştırmada çocukların en çok Allah’ı merak ettikleri ve bütün ilkokul dönemi boyunca zihnî ve ruhî güçleri
çerçevesinde Onu düşündükleri ve anlamaya çalıştıkları ortaya ya çıkmıştır. Onlar başta Allah’ın zatı, fiilleri, yaratması ve yarattığı varlıklar ile ilgilenmektedirler.
Çocukların bu şekilde bir inanca sahip olmalarında birçok faktörün etkisi vardır. Bunlar fıtrat, kolay inanırlık, dinî hazırlık ve uyumdur.
Çocuklar Allah’a inanmak için ilgi, eğilim, arayış ve özlemlerini daha küçük yaşlardan beri dışarıya yansıtmaktadır. Onlar Allah’a inanırken, itiraz etmeden, kuşkulanmadan, nedenini araştırmadan inanmaktadırlar. Ancak şurası ifade edilmelidir ki, çocuk dininin karakteristik özelliklerinden birisi de dinî gelişmenin henüz tam şekillenmemiş ve belli prensiplere ulaşmamış olmasıdır. Buna rağmen çocuğun inancının tabiî olduğu da gözden kaçırılmamalıdır.[3]Kerim Yavuz, Çocukta Dinî Duygu ve Düşüncenin Gelişimi, 41.
Çocukta dinî duygunun önemiyle ilgili olarak son yıllarda Batı’da yapılan çalışmalarda da önemli sonuçlara ulaşılmıştır.
Batılı psikologlar, tarafsız ve önyargılardan uzak bir şekilde yaptıkları araştırmalar sonucunda dinin çocuğun ruhuna seslendiği ve onun ruhî yapısına uygun düşeceği görüşünde birleşmişlerdir.[4]Kerim Yavuz, Çocukta Dinî Duygu ve Düşüncenin Gelişimi, 39.
Kur’ân’da: “Yüzünü doğru bir din olan İslâm’a, insanların fıtratına uygun olan dine çevir.” buyurularak, insanın dini kabullenmeye yetenekli bir tarzda yaratıldığına işaret edilmiştir. (En’am, 6/75-80)
Son devrin ünlü müfessiri Elmalılı M. Hamdi Yazır, bu konuyla ilgili olarak, Rûm Sûresi’nin (30-45) ayetlerini şu şekilde yorumlamaktadır: “İnsanın, insan ruh ve zekâsının aslı, fıtratı, hakkı tanımak ve hak yaradanından başkasına kul olmamak içindir. O, her ferdin ruhuna bir hak duygusu ve Allah’ı bilme gücü yerleştirmiştir.“[5]A. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, VI, 3824.
Burada Hz. Peygamber’in fıtratı konu alan hadislerinden de söz etmeliyiz. Bu hadislerin ortak manasını ele aldığımızda şu ifadeleri buluruz:
‘Her çocuğu, annesi İslâm fıtratı üzere dünyaya getirir. Onun bu hâli, konuşma çağına kadar devam eder. Sonra ebeveyni onu Hıristiyan, Yahudi, Mecusî (ateşperest) veya müşrik yapar. Eğer anne babası Müslüman iseler, çocuk da Müslüman olur.”
Bu ifadeler aynı zamanda, inancın teşekkülünde rol oynayan iç ve dış (ırsî ve çevre) faktörleri de açık bir şekilde ortaya koymaktadır.[6]M. Emin Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım?, 78.
Sonuç olarak fıtrat; insanın doğuştan tabiî olarak Allah’a inanmaya yetenekli ve dinî inancı kabul etmeye elverişli bir yaratılışta olduğu anlamına gelmektedir. Zira çocuk iyiliğe ve kötülüğe elverişli olduğu gibi doğruya ve yanlışa inanmaya da yetenekli bir yaratılışa sahiptir.[7]M. Faruk Bayraktar, İslâm Eğitiminde Öğrenci Öğretmen Münasebetleri, 19-24.
Çocukların küçük yaştan itibaren dine karşı ilgi ve istek duydukları, yapılan araştırmalarla ortaya konulmuştur. Onlar başlangıçta dinî kavramların muhtevasını anlayamazlarsa da [8]Belma Özbaydar, Din ve Tanrı İnancı, 7. dualar ve ibadetlere karşı ilgileri yüksektir. İbadet edenleri merakla seyrederek, onları taklit ile dini pratikleri denemeye çalışmaları, çocuklardaki ilgi ve isteğin ifadesidir.
Her ne kadar öğrenim hazırlığı ve imkânına göre ilgi ve isteklerin ortaya çıkmasında farklılıklar gözleniyorsa da bunların yedi yaşından önce uyanmaya başladığı bir gerçektir.[9]Kerim Yavuz, Çocukta Dinî Duygu ve Düşüncenin Gelişimi, 45. Genellikle yedinci yaştan sonra çocuklardaki dinî ilgi ve isteklerde yayılma görülür. Bu yaşlardan itibaren çevre ve kültürel etkenlerin tesiri, zihin ve dikkatin yardımı, gittikçe artan duygusal bir cazibe ile çocukta dış dünyaya ve dinî konulara karşı büyük bir merak gözlenmektedir.[10]Kerim Yavuz, Çocukta Dinî Duygu ve Düşüncenin Gelişimi, 79. Zaten yedinci yaştan evvel çocuğun böyle bir ilgi ve istek atmosferine girmesi düşünülemez; çünkü henüz o, mantıkî yönden muhakeme yapabilecek seviyeye gelmemiştir.[11]Belma Özbaydar, Din ve Tanrı İnancı, 12. Bu itibarla, dinî ilgi ve istekler ancak yedi yaşlarından itibaren “şuurlu” bir şekilde ortaya çıkar denilebilir.
Çocukta, kendisine yardım edecek ve onu koruyacak “sonsuz bir kuvvet” arayışı vardır. Çocuk sahip olduğu bitmez tükenmez merak duygusuyla henüz isim takamadığı, fakat zamanla öğreneceği ilâhî kuvveti durmadan arar.[12]Kerim Yavuz, Çocukta Dinî Duygu ve Düşüncenin Gelişimi, 40. Çocukta görülen bu arayış ondaki ihtiyacın bir ifadesidir. Zira çocuğun birtakım temel ihtiyaçları vardır. Emniyet, güven, dayanma, korunma, sığınma, kabul görme, teslim olma, sevilme bu ihtiyaçlardan en önemli olanlarıdır.[13]Feriha Baymur, Genel Psikoloji, 58.
Çocuklarda Allah’a inanma isteği genellikle vazgeçilmez bir istek olarak ortaya çıkmakta ve onlar Allah’ı gerçek ve kaçınılmaz bir sığınak, dayanak ve emniyet kaynağı olarak kabul etmektedirler.[14]Kerim Yavuz, Çocukta Dinî Duygu ve Düşüncenin Gelişimi, 130.))) Çünkü yaşantıları içinde çeşitli sınırlılıklarını ve gerçekleşmeyen isteklerini gören çocuklar, yüce bir … Okumaya devam et
Bütün bu ifadeler, çocukların eksikliklerini, zayıflıklarını hissettiklerini, bunun farkına vardıklarını ve neticede her şeyi yaratan Allah’a inanma ve güvenme ihtiyacını duyduklarını göstermektedir.
Modern toplumlarda görülen ruhî bozukluklar ve sinir hastalıkları, genellikle ümidini ve manevî desteğini kaybeden inançsız ve ümitsiz insanlarda ortaya çıkmaktadır. İntiharların yüzde 95’i de aynı şekilde, inançsız ve manevî desteğini kaybedenler arasında görülmektedir.
İman sahibi kimselerin ruhî yönden huzurlu olmalarını, bizzat iman sağlamaktadır. Çünkü iman, kelime manası itibariyle de “kalbe emniyet, huzur ve sükûn vermek” demektir.[15]M. Emin Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım?, 144. Bazı durumlarda din, felâketi bile acı taraflarından tecrid edebileceği ve adaletsizlikten ıstırap çeken insanları sevgi ve ümide götürebileceği gibi, Allah’a iman da insana çeşitli zorluklara karşı dayanma gücü verecektir.[16]Hâlis Ayhan, Temel Eğitimde Din Eğitimi (Tebliğ), 63.
Aynı şekilde çocuk, Allah’a inanmakla kendini güçlenmiş ve Ona yakınlaşmış hissetmektedir. Allah’ın, kendisini her zaman koruyacağına ve suçlarını affedeceğine inanmak çocuğa büyük bir rahatlık ve huzur vermektedir. Böylece çocuk hayatı iyi, güzel ve yaşamaya değer bulmakta ve o nispette yaşama gücü artmaktadır.
Hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine inanmak, sonsuz bir dayanma gücü demektir. Sonsuz kudret sahibi bir varlığa inanan, olayların Onun iradesi ve yaratmasıyla meydana geldiği inancında olan bir kimse, içinde büyük bir ümit ve dayanma gücü bulacaktır. İman gücü sayesinde ümitsizliğe düşmeyerek, kurtuluş çareleri arayacaktır. İmanın sağlayacağı moral gücü ile her durumda dengeli, başarılı ve ümitli olmanın iç huzurunu duyacaktır.[17]Hâlis Ayhan, Temel Eğitimde Din Eğitimi (Tebliğ), 63.
Sağladığı ruhî huzur yanında, Allah’a iman, eşya ve olaylara bakışta da insana birtakım faydalar sağlamakta ve davranış tutarlılığına olumlu katkılarda bulunmaktadır. Ölen yakını için yararlı işlerde bulunmasından dolayı Allah’ın onu bağışlayacağına inanmak, çocuk için büyük bir teselli olmaktadır.[18]Hâlis Ayhan, Temel Eğitimde Din Eğitimi (Tebliğ), 110.
Kaynak: Ailede ve Okulda Çocuk Eğitimi, Halit Ertuğrul
Dipnotlar
⇡1 | A. Vergote, Çocukta Din, 315. |
---|---|
⇡2 | Kerim Yavuz, Çocukta Dinî Duygu ve Düşüncenin Gelişimi, 27. |
⇡3 | Kerim Yavuz, Çocukta Dinî Duygu ve Düşüncenin Gelişimi, 41. |
⇡4 | Kerim Yavuz, Çocukta Dinî Duygu ve Düşüncenin Gelişimi, 39. |
⇡5 | A. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, VI, 3824. |
⇡6 | M. Emin Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım?, 78. |
⇡7 | M. Faruk Bayraktar, İslâm Eğitiminde Öğrenci Öğretmen Münasebetleri, 19-24. |
⇡8 | Belma Özbaydar, Din ve Tanrı İnancı, 7. |
⇡9 | Kerim Yavuz, Çocukta Dinî Duygu ve Düşüncenin Gelişimi, 45. |
⇡10 | Kerim Yavuz, Çocukta Dinî Duygu ve Düşüncenin Gelişimi, 79. |
⇡11 | Belma Özbaydar, Din ve Tanrı İnancı, 12. |
⇡12 | Kerim Yavuz, Çocukta Dinî Duygu ve Düşüncenin Gelişimi, 40. |
⇡13 | Feriha Baymur, Genel Psikoloji, 58. |
⇡14 | Kerim Yavuz, Çocukta Dinî Duygu ve Düşüncenin Gelişimi, 130.))) Çünkü yaşantıları içinde çeşitli sınırlılıklarını ve gerçekleşmeyen isteklerini gören çocuklar, yüce bir kuvvete dua etmeyi kolaylıkla kabul etmektedirler. Çocuğun Allah’a inanma isteği pek tabiî olup, bu istek onun içten gelen bir ihtiyacını karşılamakta ve inanma isteği âdeta çocuğun iradesi dışında oluşup gelişmektedir. Aslında her çocuk, kendiliğinden gelen bir duygu ve güvenme, bağlanma ve sığınma eğilimi göstermektedir. Esasen çocuk, ailesinde otorite, korunma, bağlanma, güvenme, sığınma, dayanma ve emniyetin ne olduğunu öğrenmektedir; ve o bunları yaşı ilerledikçe, hayat tecrübeleri çoğaldıkça, her geçen gün ölümün ve hayatın manasını öğrendikçe, daha iyi anlayacaktır.(((Halûk Yavuzer, Çocuk Eğitimi El Kitabı, 154. |
⇡15 | M. Emin Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım?, 144. |
⇡16 | Hâlis Ayhan, Temel Eğitimde Din Eğitimi (Tebliğ), 63. |
⇡17 | Hâlis Ayhan, Temel Eğitimde Din Eğitimi (Tebliğ), 63. |
⇡18 | Hâlis Ayhan, Temel Eğitimde Din Eğitimi (Tebliğ), 110. |