Hayat, gayesiz değildir. Hayatı yaratan Allah, kendisini tanıtmak, sevdirmek için yaratmıştır. Hayatın en mümtaz varlığı insana düşen de O Yaratıcıyı tanımak, O’nun istediklerini yapmak, Onun rızasını ve ebedi cenneti kazanmaktır. Bu konuda Kur’an’da pek çok ayet vardır: Mesela:
- “Ben cinleri ve insanları sırf Beni tanıyıp yalnız Bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat Suresi, 51/56)
- “Elbette Biz göğü, yeri ve aralarında olan varlıkları oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.” (Enbiya Suresi, 21/16)
- “Bizim sizi boşuna yarattığımızı, Bizim huzurumuza dönüp hesap vermeyeceğinizi mi sandınız?” (Müminun Suresi, 23/115)
- “İnsan başıboş bırakılacağını mı sanır?” (Kıyamet Suresi, 75/36)
Bu ayetlerde gaye hatırlatılıyor. Şu gelen ayetlerde de hayatın geçici fani yönüne vurgu yapılarak bu fani yönünün oyun eğlenceden ibaret olduğuna, dolayısıyla da aldanılmaması ve esas gayeden sapılmaması gerektiğine dikkatler çekiliyor:
- “Düşünseler şunu da anlarlardı ki: bu dünya hayatı geçici bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir ve ebedî âhiret diyarı ise, hayatın ta kendisidir.Keşke bunu bir bilselerdi!” (Ankebut Suresi, 29/64)
- “Dünya hayatı sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Eğer siz iman eder ve haramlardan sakınırsanız, hem size mükâfatlarınızı verir, hem de mallarınızın tamamını istemez.” (Muhammed Suresi, 47/36)
- “Dünya hayatı bir oyun ve oyalanmadan başka bir şey değildir. Âhiret yurdu ise, fenalıklardan sakınanlar için daha hayırlıdır, halâ akıllanmayacak mısınız?” (Enam Suresi, 6/32)
Bu ve benzeri ayetlerin manasını topluca yansıtan Bediüzzaman Hazretleri dünyanın üç yüzünden bahsederek şöyle diyor:
“Dünyanın üç yüzü var:
Birinci yüzü: Cenâb-ı Hakk’ın Esmâsına bakar. Onların nukuşunu gösterir. Mânâ-yı harfiyle, onlara âyinedârlık eder. Dünyanın şu yüzü, hadsiz mektûbât-ı Samedâniyedir. Bu yüzü gâyet güzeldir. Nefrete değil, aşka lâyıktır.
İkinci yüzü: Âhirete bakar. Âhiretin tarlasıdır, Cennet’in mezraasıdır, rahmetin mezheresidir. Şu yüzü dahi, evvelki yüzü gibi güzeldir. Tahkire değil, muhabbete lâyıktır.
Üçüncü yüzü: İnsanın hevesâtına bakan ve gaflet perdesi olan ve ehl-i dünyanın mel’abe-i hevesâtı olan yüzdür. Şu yüz çirkindir. Çünki fânidir, zâildir, elemlidir, aldatır. İşte hadîste varid olan tahkir ve ehl-i hakikatın ettiği nefret, bu yüzdedir.
Kur’an-ı Hakîm’in kâinattan ve mevcûdâttan ehemmiyetkârane, istihsankârane bahsi ise; evvelki iki yüze bakar. Sahabelerin ve sâir ehlullahın mergub dünyaları, evvelki iki yüzdedir.” (Otuzikinci Söz, Beşinci Remiz)