İnsanların birbirine saygılı davranması insan olmanın bir gereğidir. İnsanın dışındaki varlıklardan böyle bir şey beklenmez/beklenemez. Zira saygı irade ile alakalı bir şeydir. Mevcudat içinde irade nimetine mazhar olan yegane varlık da insandır. Kendisine saygılı davranılmasını isteyen herkes, muhatap olduğu insanlara hatta bütün insanlığa saygılı davranmalıdır. Saygılı davranmalıdır ki başkalarından saygı görsün. Zira saygı, saygının en önemli davetçisidir.
İslam dini, insanın mükerrem yaratıldığını, her insanın Allah’ın ayrı bir sanatı olduğunu ve “Yaratılanı Yaratan’dan ötürü sevilmesi gerektiği” inanç ve bakış açısını getirmiştir. Kur’an, Müslümanlara insanlarla alay etmeyi, dalga geçmeyi, hafife almayı, tahkir etmeyi, insanın insanlık onuruyla oynamayı yasaklamıştır:
“Ey iman edenler! Sizden hiçbir topluluk bir başka toplulukla alay etmesin. Ne mâlum? Belki alay edilenler edenlerden daha hayırlıdır. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler. Belki de alay edilenler edenlerden daha hayırlıdır. Birbirinizi, (daha doğrusu kendilerinizi) karalamayın. Birbirinize kötü lakaplar takmayın.” (Hucurat suresi, 49/11)
Ayette hafife almanın, tahkir etmenin nereden kaynaklandığına işaret edilmektedir ki o da insanın kendisini daha üstün daha hayırlı görmesidir. İnsanın kendisini üstün görüp başkalarını hafife alarak, tahkir etmesi ne kadar isabetlidir? Bunun cevabı da ayette verilmektedir: “sizin hafife alıp, alay ettiğiniz insanlar Allah nezdinde sizden daha hayırlı olabilir.” Üstünlüğün alaya alan insanların kendi heva ve heveslerine göre belirlediği ölçü ve kriterlerle değil, Allah’ın yanında geçerli olan kıymet ölçülerine göre olduğuna dikkat çekilmektedir.
Günümüzde çok korkunç bir saygı aşınması yaşanmaktadır. Özellikle bazı kesimlerin “düşünce hürriyeti, basın hürriyeti” iddiasıyla beşerî normları aşkın ve asırlardır da bu aşkınlığını her fırsatta ortaya koyan ilahî değerleri laubalice dillerine dolamaları söz konusudur. Bunların bir kısmının bilmeyerek, eğlence amaçlı yaptığını zannetsek bile bazılarının tahrik amaçlı olduğu anlaşılmaktadır. Müslümanlar olarak bu tür edepsizlikleri içimiz burkularak seyrediyoruz, dinliyoruz, okuyoruz. Daha doğrusu seyretmek, dinlemek ve okumak zorunda kalıyoruz. Hele bir de bunları “Ben de müslümanım” diyen insanlardan duymak insanı hayrete sevkediyor.
Bir insan hangi mesleği icra ederse etsin inandığı dinî değerlerini bir tarafa bırakıp tamamen onlara ters bir tavır içine girebilir mi? Eğer giriyorsa bu onun inancında ne kadar samimi olduğunu göstermez mi? Tabii bu arada inanıyor görünerek İslam’a saldırmak isteyenlere gelince onlar da mertçe davransalar ve “biz inanmıyoruz, Müslümanlığa karşıyız” deseler daha yiğitçe bir tavır olmaz mı?
Esasen sövmek, hakaret etmek ahlakî bir davranış biçimi değildir. İslam, başkalarına hakaret etmeyi, sövmeyi, dil uzatmayı bir meziyet olarak kabul etmemiş bu tür davranışlardan Müslümanların uzak durmaları gerektiğini emretmiştir. Hele bir milletin inandığı değerlere sövmeyi, hakareti hiç tasvip etmemiştir. Kur’an, Müslümanlara herhangi bir milletin, topluluğun mukaddes kabul ettiği değerler hakkında ileri-geri konuşmayı, onların “kutsal”ına dil uzatılmasını, tahkir edilmesini, yasaklamıştır:
“Allah’tan başkasına yalvaranlara, tapanlara hakaret etmeyin ki, onlar da cahillik ederek hadlerini aşıp Allah’a hakaret etmesinler! Böylece her ümmete, yaptıkları işi güzel gösterdik. Sonra dönüşleri yalnız O’na olacak ve O da yaptıklarını kendilerine bir bir bildirip karşılığını verecektir.” (En’am suresi, 6/108)
Ayette bildirildiği üzere her millet kendi inandığı değerleri kutsal görür, cazip görür.
Başkalarının kutsal kabul ettiği değerleri tahkir etmek, aleyhinde konuşmak Allah’a, Peygamber Efendimiz’e ve İslam’ın değerler manzumesine hakarete sebebiyet verecekse bu tür bir davranış kesinlikle tasvip edilmemiştir. Başkalarının kutsalına ilişerek, onların İslamî değerlere küfretmelerine veya mevcut küfürlerinin artmasına sebep olunuyorsa bu tür bir davranış küfre sebebiyet verme olarak kabul edilmiş, “küfre sebebiyet vermek küfürdür” denmiştir. Hatta fıkıh kitaplarında kim olursa olsun bir insanın dinine sövmek elfaz-ı küfürden sayılmıştır.
Bir Müslüman Allah’ın gönderdiği bütün peygamberlere inanır. Zira imanın şartlarından biri bütün peygamberlere iman etmektir. İnanmazsa iman etmemiş olur. Peygamberlerden hiçbirisine en küçük bir saygısızlıkta bulunamaz. Bulunamaz çünkü bir müslümanın herhangi bir peygambere bırakın sövmeyi dil uzatması, tahkir etmesi, hafife alması onun dinden çıkması olarak kabul edilmiştir.
Bir Müslümanın, Hz. Adem, Hz. Musa, Hz. Davud, Hz. İsa gibi peygamberlerden birine hakaret edildiğinde, alaya alındığında bu saygısızlığın, edepsizliğin usulüne uygun bir şekilde karşısında olması gerekir. Bu cümleden olarak herhangi bir peygamberin karikatürünün çizilmesini, hafife alınmasını, hakaret edilmesini İslam çok büyük bir edepsizlik, saygısızlık kabul etmiştir.
Müslümanım dediği halde bir insanın Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve selem)i hafife alması, hakaret etmesi, zemmetmesi İslam alimlerinin icmasıyla onun İslam Dini’nden çıkması, dinsiz olması manasına gelir. Alimlerimiz bu hükmü pek çok ayet ve hadislerden çıkarmışlardır. Misal olarak birkaç tanesini zikredebiliriz:
“Münafıklar, kalplerinde gizledikleri küfrü yüzlerine vuracak bir sûrenin tepelerine inmesinden çekinirler (bir yandan da sizinle alay ederler). De ki: “Eğlenin bakalım. Allah sizin o çekinip endişe ettiğiniz şeyleri meydana çıkaracaktır!
Eğer kendilerine ettikleri alay hakkında soracak olursan, yaptıklarını gizler ve: “Ciddi bir şey konuşmuyorduk, sadece lafa dalmış şakalaşıyorduk!” derler. Sen onlara kanmayıp, suçlarını itiraf etmişlercesine de ki: “Demek, siz Allah ile, O’nun âyetleri ile ve Onun Resûlü ile eğleniyordunuz ha!”
Ey münafıklar! Hiç boşuna özür dilemeyin! Gerçek şu ki: Siz iman ettiğinizi açıkladıktan sonra, içinizdeki inkârı açığa vurdunuz. Sizden bir kısmınızı, (tövbeleri veya alay etmemeleri sebebiyle) affetsek de, bir kısmını suçlarında ısrar etmelerinden dolayı cezalandıracağız.” (Tevbe suresi, 9/64-66).
Ayetlerde bildirildiği üzere Allah ile, ayetleri ile ve Peygamber Efendimiz ile istihza etmek; hafife almak, alay etmek, tahkir etmek küfürdür. İster şaka, ister ciddi peygamber Efendimiz’e kusur isnad eden, zemmeden kâfir olur.
Allah Teâlâ, Peygamber Efendimiz’e hakaret edenleri, hafife alanları, zemmedenleri dünyada ve ahrette lanetlemiştir:
“Allah ve Resulünü çirkin iddia ve davranışlarıyla incitenlere eza edenlere Allah dünyada da, âhirette de lânet etmiş ve onları zelil eden bir azap hazırlamıştır.” (Ahzab suresi, 33/57).
Allah’a eza etmek tabiri mecazidir. Bunun manası, Allah hakkında yakışıksız söz söyleme, Allah’ın hoşlanmayacağı fiiller yapma ve yahut Allah’ın sevdiği kullarına eziyet etmek demektir. Peygamberimize eziyet etmek de Allah’a eziyet etmek olarak kabul edilmiştir.
“Hayır, hayır! Senin Rabbin hakkı için, onlar aralarında ihtilaf ettikleri meselelerde seni hakem kılıp, sonra da verdiğin hükümden ötürü içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın sana tam bir teslimiyetle bağlanmadıkça iman etmiş olmazlar.” (Nisa, 4/65).
Peygamber Efendimizin herhangi bir konuda verdiği hükmü kabullenemeyip teslim olmayan, O’nu eksik ve kusurlu iş yapmakla itham eden kimse iman etmemiş demektir.
“Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamberin sesinden fazla yükseltmeyin. Birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi onunla da öylece konuşmayın. Yoksa siz farkında olmadan bütün emekleriniz hiçe iniverir.” (Hucurat suresi, 49/2).
Bu ayet Peygamber Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah katında ne kadar yüce bir makamda olduğunu bildirmektedir. Öyle ki Allah Resulü’ne yapılan bir saygısızlık, küfür sayılıp bütün iyi işleri iptal ettirir. Zira ona gösterilen saygısızlık, kendisini görevlendiren Allah’a râci olur. Halbuki başka birine yapılan saygısızlık hakkında böyle bir hüküm verilmemiştir.
“Resulüllah’a eziyet edenlere en can yakıcı azap vardır.” (Tevbe suresi, 9/61).
Netice itibariyle başta Peygamber Efendimiz olmak üzere bir peygamberi hafife almak, tahkir etmek, karikatürünü çizmek korkunç bir saygısızlık ve edepsizliktir. Başkasının mukaddes kabul ettiği değerlere saygısı olmayanların kendi kutsalına da saygısı yok demektir.
Dr. Ergün Çapan