Hz. Dâvud’un aleyhisselam tâbi tutulduğu imtihan hakkında farklı mütalâalarda bulunulmuş ve Kitab-ı Mukaddes kaynaklı yakışıksız hadiseler anlatılmıştır. Kur’an-ı Kerim ve sahih Sünnet hadisenin teferruatı konusunda sessiz kaldığına göre, meselenin teferruatına girmeden özünü takip etmek ve onun üzerinde durmak gerekmektedir. Bu da Kur’an’ın ışığı altında şöyle olsa gerektir:
Hz. Dâvud aleyhisselam Sâd sûresi 21-24’üncü ayetlerde anlatılan imtihandan geçmiştir. Bu imtihanı başarması üzerine kendisine risâlet içinde hilâfet payesi ve görevi verildiğine göre, O’nun imtihanı bu çerçevede olmalıdır. 26’ncı ayette hilâfetin fonksiyonu olarak insanlar arasında hak ve adaletle hükmetme zikredildiğine göre, Hz. Dâvud’un aleyhisselam imtihanı adaletli hüküm verme noktasında idi. Yüksek duvarı aşarak makam odasına girenler, insan şeklinde melekler olsun veya olmasın, Hz. Dâvud aleyhisselam verdiği hükümde bir yanlışlık yaptığı sonucuna varmış olmalıdır. Bu da, ayetlerden anlaşıldığına göre, davalı iki taraftan biri şikâyetini yaptığında diğer tarafı dinlemeden hemen hüküm vermesi olsa gerektir. Davacının anlattığını dinleyen ve kendine göre karinelerle söylediklerinin doğru olduğu sonucuna varmış bulunduğu anlaşılan Hz. Davud aleyhisselam, diğer tarafı dinleme gereği duymadan hükmünü vermiş, fakat akabinde yanlış yaptığı sonucuna varmıştır. Bunun neticesinde de hemen Allah’a yönelmiş ve af dilemiştir.
Kaynak: Ali Ünal, Kur’an Meali, Sâd Suresi, s. 990.