Şâfiî’de hüküm: Satranç oynamak, araya menfaat girmeksizin olursa câizdir. Şâyet bu oyunla ortada bir menfaat dönerse, câiz olmaktan çıkar, harama girer. Çünkü o takdirde kumar olur.
Hanbelî’de hüküm: Satranç oyunu mekrûhtur. Eğer menfaatsiz oynanıyorsa tabiî. Şayet bir takım değer ortaya konur da, yenen yahut yenilen kazanırsa, mekruhluktan çıkar, haramlığa girer. Çünkü harama götüren oyunu oynamak da haram olur.
Mâlikî’de hüküm: Satranç oyunu tavla gibi haramdır. İsterse araya menfaat girmesin.
Hanefî’de hüküm: Karşılıklı para konmadan yapılan yarışlar helâldir, ancak satranç değildir. Çünkü satranç oyunu kısa zamanda oynayanı müptelâsı hâline getirmekte, oyun olmaktan çıkıp, ibtilâ hâlini almaktadır. Hanefî görüşünün illeti sayılan bu ibtilâ hâline getirme mahzuruna bakan bâzı âlimler, bundan bir çıkış yolu bulmak isteyip demişler ki: — Anlaşılıyor ki, arada sırada menfaatsiz olarak, bir ibtilâ hâline getirilmeden, zaman israfına düşülmeden, namaz vakti te’hire uğratılmadan oynanırsa, haramlıktan çıkar, sevabı olmayan mübaha girer! Çünkü müptelâ olmuyor, menfaat koymuyor, namazın te’hiri görülmüyor. Bu mes’ele üzerinde etraflıca duran mezhep âlimlerimizden farklı görüşler zuhur etmişse de, ekseriyetinin satranç oynayanların lehinde olmadıkları anlaşılmaktadır. Ashâbtan İbn-i Ömer’in (ra) satranç oynayanlara selâm vermediği kaydı vardır. Bâzı âlimler de demişler ki: — Satranç oynayanlara selâm verilir. Hiç olmazsa selâmı iâde edinceye kadar oynamaktan vazgeçmiş olurlar. Bu mevzuda tafsilât için (Mezâhib-i Erbaa) ile İmam-ı Birgivî Hazretleri’nin Tarikat-ı Muhammediyye Şerhi’nde (Elin âfetleri) bahsine bakılabilir.
Yazar: Ahmet Şahin