İnsanlara her bakımdan örnek olarak gönderilen peygamberlerin yaptıkları çağrıda şu ortak özelliklerin olduğu açıkça görülmektedir:
Onların getirmiş olduğu her şey vahiyden ibarettir. Ve Onlardan her biri: “Ben yalnızca bana vahyolunana uyuyorum.” (En’âm, 6/50; A’raf 7/203; Yunus 10/15…) demiştir. Bulundukları çevre şartları, ekonomik ve sosyal hadiseler, onların konumlarını asla değiştiremez. Onlar, bildikleri yolda hedeflerine varmaya çalışırlar. Vazifelerini yaparlarken de neticeye karışmaz Allah’a havale ederler. “Ayı bir omzuma, güneşi diğer omzuma koysalar, vallahi bu davadan vazgeçmem.” itirafı onların umûmî düsturudur.
Her peygamber insanları mutlaka Allah’ın birliğine davet etmiştir. Bütün peygamberlerin davetlerindeki esas temanın, insanları sadece Allah’a kulluğa ve O’na inanmaya yönelik olduğunu söyleyebiliriz. Onun içindir ki, Allah Resûlü: “Ben ve benden evvel gelen bütün peygamberlerin söylediği en faziletli söz: ‘Lâilâhe illellâhu vahdehû lâ şerîke lehû’ mânâsına gelen sözdür.” buyurmuşlardır.
Peygamberler, yaptıkları hizmetler karşılığında insanlardan hiçbir beklenti içinde olmazlar. Diğer insanların böyle bir şeyi arzulamaları mümkün olabilir. Ancak Kur’ân, peygamberlerin böyle bir istekte bulunmadıklarını söylemektedir. (Yûnus, 10/72…)
Allah, insanlara olan merhametinden dolayı, gönderdiği her peygamberi, insanlar, ondan, anlaşılması gerekli olan şeyleri kolaylıkla kavrayabilsinler ve anlasınlar diye, kendi kavminin diliyle göndermiştir. Rivayet edilen şu hadis de bu gerçeği dile getirmektedir: “Allah, her peygamberi kendi kavminin diliyle göndermiştir.”
Allah elçileri, gayet açık ve net bir şekilde, aktaracakları şeyleri aktarmış, insanların anlamakta güçlük çekecekleri bir metottan uzak durmuşlardır. Tekellüfe girilmemiş, en kolay ve açık deliller ileri sürülmüş, anlatılacak şeylerde en ufak bir kapalılık bırakılmamıştır.
Bütün peygamberlerin hedefi gayet açık, neticesi son derece kıymetli, sadece Allah’ın verdiği bir görevle çağrıda bulduklarını görürüz. Onlar bu çağrılarında, kesinlikle arkasında gizli bazı maksatların olduğu karmaşık bazı yollara gitmemişler ve demagoji ve diyalektik üslûba hiç mi hiç girmemişlerdir.
Davetin önemli bir özelliği de ihlâs ve samimiyettir. İhlâsı; yapılan bir şeyi Allah için yapma ve bunu Allah’tan başkasının görmesini istememe şeklinde tanımlayabileceğimiz gibi, yapılan bir harekette, diğer insanların mülâhazasını göz ardı etme ve onların düşüncelerinden kaçınma diye de tanımlayabiliriz. İşte peygamberler, bütün işlerinde ihlâsa erdirilen şahsiyetlerdir. İhlâs ve samimiyetin zirvesini onlar tutmuştur.
Kaynak: 99 Soruda Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem), Muhittin Akgül.