Sevmek insani bir duygudur. Bu açıdan insanın içinden birine karşı sevgi duyması günah değildir. Günah olan haddi aşmak ve meşru olmayan yollara başvurmaktır. Allah (c.c) sevgiyi insanın içinde dercetmiştir.
Her şeyin bir ölçüsü ve kuralı olduğu gibi sevginin de kuralları olmalıdır. Her insan sevebilir. Fakat sevginin de bir zamanı olmalı. Hissilikle hareket edip zamanında dünyada en sevdiği insan olarak gördüğü mahbubunu mahkeme salonlarında hakaret ederek terk edenler çoktur. Her ne kadar gönül ferman dinlemese de dinine bağlı ve takvalı bir genç her zaman ve zeminde iffetini korumasını bilmelidir. Bu sınırları koruduktan sonra kişinin Allah’a kendisi için hayırlısını istemesi daha güzeldir. Biz insanlar hangi insanın bizim için daha hayırlı olduğunu bilemeyiz. Öyleyse bu mevzularda, işi gevşetmeden olgun bir mü’mine yakışır bir ciddiyetle hareket etmelidir. Bu türlü konularda sınırlar aşılabilmektedir. Çoğu kez çok saf duygularla başlayan bu ilişkiler ne yazık ki zamanla fesada girip bozulmakta ve ilk safiyet korunamamaktadır. Binaenaleyh, iş eğer çok ciddi olarak düşünülüyorsa bunu ailelere açıp bunu daha sağlam bir zemine oturtmak daha sağlıklı olacaktır. Seven insan hadislerde de anlatılmış ve seven bir insan için bakın Efendimiz (s.a.s) ne buyurmuştur.
“Âşık olup bunu gizleyen ve bu şekilde ölen şehittir.” (Münavî, Feyzu’l-Kadir, 6/180).
Bu hadiste geçen aşktan murat, Allah aşkı olabileceği gibi, iffet ve haysiyet içinde samimi duygulara dayanan insan aşkı da olabilir. Gerçekten âşık olan kişinin, sevdiğini görme, ona kavuşma, bir şeyler söyleme, beraber bulunma, hatta sahip olma vb. arzularına karşı koyması; hele bunları, iffet ve haysiyetin ayaklar altına alındığı, çağ dışı sayıldığı, aksinin revaçta olup teşvik edildiği bir dönemde, Allah korkusu, şeref ve haysiyetini koruma endişesi ile yapması hem zor hem de alkışlanacak bir durumdur. Nefsin bu tür arzularına karşı gelmenin, cephede düşmanla savaşmaktan daha çetin bir mücahede olduğu, özellikle yaşayanlar tarafından vurgulanmaktadır. Kur’an’da geçen Hz. Yusuf kıssası da bunun en çarpıcı örneklerindendir. Bir tarafta kölesine âşık olan vezirin hanımı Züleyha ve ona sahip olmak için başvurduğu entrikalar, diğer taraftan olayı tenkit ettikleri için sınava çekilen kadınların parmaklarını doğraması, işin ne kadar zor ve karşı konulamaz olduğunu ortaya koymaktadır. Hz. Yusuf’u da, Allah’ın yardımıyla gördüğü burhan kurtarmıştır. Onunki aşk değildi fakat insan olması itibariyle büyük bir imtihan yaşadığı muhakkaktı ve o (a.s), bu imtihanı aşarak bizlere örnek oldu.
Allah aşkına gelince o, diğerinden çok farklı ve dayanılması adeta imkânsız bir gönül yangınıdır. Daha çok tasavvuf ehlinin üzerinde durduğu bu aşk, Allah sevgisinin son basamağı olarak görülmektedir. Bu aşk halk nazarında bazen kişiyi deli, çılgın, mecnun vb. niteliklerle nitelendirmeye kadar götürür; evi, barkı, eşi, dostu, çocukları, kısacası dünya ve içindekileri terk etmeye neden olabilir. Çünkü âşık olanın nazarında sevgiliden başkası yoktur veya görünmez. Tasavvuf ehline göre kâinatın yaratılış nedeni aşk olduğu gibi ayakta durma nedeni de aşktır.
Kişi bu iki aşktan hangisine tutulursa tutulsun, ciddi bir imtihan ve zorluk karşısındadır. İşte bu durumdaki şahsın duygularına sahip çıkması, iffet ve haysiyetini koruması ve konuyu kimseye açmadan aşkıyla vefat etmesi, Hz. Peygamber’in ifadesiyle onu şehitlik mertebesine çıkarmaktadır.
O kızı size –tabii ki Hak nezdinde uygunsa- eş yapmasını Allah’tan isteyebilirsiniz. Ancak, sizi tanıyan ve hakkınızda hayır düşünen insanlarla istişare etmeniz, evlenecek durumunuz henüz yoksa sabretmeniz bu duanızdan daha önemlidir. O kız sizin için uygun olabileceği gibi olmayabilir de. Hatta başınıza dert bile olabilir. Öyleyse Allah’tan hayırlısını istemeli, hayır şer dengesini tam bilemediğimiz, tahminimizin galip olmadığı durumlarda ısrar etmemeliyiz. Yoksa aksiyle tokat yeme ve ısrarla istediğimiz şeylerle imtihan olma ihtimalimiz vardır. Birisiyle evlilik, zenginlik, bir yere tayinin çıkması, bir vazifeye getirilme gibi hususlar bahsettiğimiz imtihan sebeplerine birer örnektir.