Kur’ân-ı Kerîm, 23 sene gibi bir zaman diliminde, Hz. Peygamber’e (sallallahu aleyhi ve sellem) parçalar halinde indirilmiştir. İndirilen her âyetin bir gaye ve hikmeti vardır. Bu hikmet ve gayelerin tamamı ise, insanın dünya ve âhiretteki mutluluk ve saadetidir.
Genel anlamda Kur’ân’ın iniş gayesi bu olmakla birlikte, husûsi anlamda birtakım sebeplere, özel durumlara, sorulan sorulara, herhangi bir şüpheyi ortadan kaldırmaya, meydana gelen bir problemi çözmeye vs. yönelik de nâzil olan bölümler bulunmaktadır.
Ancak şu hususu belirtmekte fayda vardır: Kur’ân’ın tamamı, sayılan bu sebeplere bağlı olarak indirilmiş değildir. Hatta başlangıçta da buna benzer bir sebepten dolayı inmemiştir. Peygamberlerin ümmetleriyle olan münasebetleri, geçmişte cereyan eden birtakım olaylar, gelecekte vukû bulacak bazı hadiseler, kıyamet, cennet-cehennem gibi pek çok konuyu bu kısımdan sayabiliriz.
Bunun yanında ahkâm ve ahlâka dair olan âyetlerin büyük bir kısmı ise, sebeb-i nüzûl denilen bazı vesilelerle gelmiştir. Çünkü bu çeşitten olan âyetler, toplumun hayat tarzını değiştirmeye yöneliktir. Yön verici hükümlerin, nazarî kalmamaları için, bazı hadiselerle ortaya çıkmaları ve tam muhtaç olunduğu sırada gönderilmeleri gerekir. Bu neviden olan âyetlerin ihtiva ettikleri hükümlerin ve o hükümlerin teşrîi esaslarının doğru anlaşılabilmesi için de sebeb-i nüzûlün bilinmesi şarttır.
Diğer taraftan çoğunu kıssaların teşkil ettiği diğer nev’iden olan âyetlerin iniş zamanı ve muhiti pek önemli değildir ve onları doğru anlamak için, mutlaka sebeb-i nüzûlü bilmek şart değildir.
Kaynak: Kur’an İklimine Seyahat, Muhittin Akgül