“Yokluk” getirilip yok edilince, kâfirin iflahı kesilecektir. Cehennem azabının dehşetini görüp tadınca da şoke olup dengesini yitirecektir. İşte bu azab şoku karşısında o toprak olmak isteyecek ama “Heyhât!” Âyetin ifadesiyle “Keşke toprak olsaydım!” (Nebe, 78/40) bir çaresizlik ifadesidir.. ifadesidir ama, yine de “yok olsaydım” değildir. Çünkü evvelâ yokluk korkunçtur. Saniyen yokluğun yok edilişini gözleriyle görmüştür.
İnançsız kâfir, çok defa dünyada da böyle bir kısım tesirlerden dolayı aynı “şok”u yaşayabilir. Bakarsınız bir adam, hayatın bin türlü zevk u safası içinde yaşıyor.. yiyor, içiyor, çalışıyor ve aynı zamanda herşeye mâlik fakat sadece bir zevk buuduna erişemiyor; bu kadar zevk varken gelip gidip sadece ona takılıyor. Ulaşamayınca da intihar edip hayatına son veriyor. Oysa ki elde edemediği cismanî zevklerinden sadece birisi idi. Ama cinnet geçirircesine işte böyle bir dengesizlik yapıyor. Eğer bu insan imân sahibi olsaydı, meşru zevkler ona da kâfi gelecek ve kalbi itmi’nân bulup zevk budalası olmayacaktı. (Fasıldan Fasıla 1, “Ebedi Yokluk Yoktur”).
Diğer taraftan mutlak yokluk söz konusu değildir. Bu, mü’min için bir vaad ve bişaret, kâfir için ise bir vaid ve tehdittir. Sünnet‑i Sahiha da bu işi tashih ve takviye eder. Evet, öbür âlemde, kimileri saadet, kimileri de şekavet yurdunda yerlerini aldıktan sonra, ölüm, bir koç şeklinde getirilip kesilecek ve böylece yokluğun yok edildiği duyurularak, hem Cennet ehline hem de Cehennemliklere “Artık ebedîlik var!” mânâsında اَلْخُلوُدُ اَلْخُلُودُ denilecektir. (Buhârî, tefsîru sûre (19) 1; Tirmizî, sıfatü’l-cennet 20; Dârimî, rekâik 90.)
Bu hakikatten de anlıyoruz ki, kâfirlerin orada yok olmak isteyişleri ve her birinin “Keşke toprak olsaydım!” (Nebe sûresi, 78/40.) deyişi, azap şoku karşısında dengelerini kaybettiklerindendir. Yoksa bu hem ruhun ebedarzusuna ters hem de muhali taleptir. Ancak bu muhal, Cenab‑ı Hakk’ın –hâşâ– acziyetinden değildir. Sadece murad‑ı ilâhinin bu şekilde cereyan edeceğindendir.
Kâfirlerin azap şokunu yediklerinde “Keşke toprak olsaydık!” demelerindeki dengesizliğin örneklerini dünyada da görmemiz mümkündür. Mesela, bakıyorsunuz, adam hayatın bin türlü zevkleri içinde yaşarken sadece zevkin bir buuduna ulaşamadığından dolayı kalkıp intihar ediyor. Diyelim ki, bu intihar eden insana, öncelikle var olma nimeti verilmiş; bu sayede o, dünyadan istifade ediyor, yiyor, içiyor, çalışıyor ve eğleniyor; fakat, söz gelimi, birine gönlünü kaptırmış ve o olmadı diye kalkıp intihar ediyor. Oysaki, talep ettiği ve uğrunda canına kıydığı şey, dünya zevklerine ait buudlardan sadece biridir.
İşte bu kadarcık şey için canına kıymak, nasıl bir dengesizlik ise, kâfirin ahirette yok olmayı talep edişi de böyle bir dengesizliktir. Yoksa Üstad Bediüzzaman’ın da yer yer temas ettiği gibi, aklı başında bir insan Cehennem bile olsa var olmayı yokluğa tercih eder.[1]Bkz.: Bediüzzaman, Sözler s.93 (Onuncu Söz, On Birinci Hakikat); Şuâlar s.209 (On Birinci Şuâ, Sekizinci Mesele). Yokluğun nasıl bir girdap olduğunu ancak o şoku yemiş olanlar bilir. Ben, şahsen böyle bir şeyi düşünemem bile.. zira, yokluk fikrini tasavvur bile beni bayıltacak hâle getirir. Evet, yokluk, korkunç bir şeydir ve böyle bir şeyi aklı başında bir insanın talep etmesi de imkânsızdır. Ayrıca yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, böyle bir şey istemek muhali taleptir. (Fasıldan Fasıla II, “Yokluk ve Yok Olmayı İstemek Üzerine”)
Dipnotlar
⇡1 | Bkz.: Bediüzzaman, Sözler s.93 (Onuncu Söz, On Birinci Hakikat); Şuâlar s.209 (On Birinci Şuâ, Sekizinci Mesele). |
---|